30 Mayıs 2012 Çarşamba

Katmandu'nun Büyüsü

     Ocak 2006


İlkokul donemimde istanbul un mahallerinde kosup oynarken, dar geldi o sokaklar bana, agaclar arasinda kosmak, cayirlara yatmak, dalindan meyve koparmak, evimin penceresinden baktigimda ufuklarin kosamayacagim kadar uzak olmasi, bu uzaklara gitme hevesi baslamisti, ve ben o yasta nasil olduysa annemi babami butun imkansizliklarina ragmen ikna ederek beni her yaz tatilinde bababannemin yaninana 20 saat suren otobus yolculugu ile varilan iki aylik bir kesfe donusturmustum, tum bayirlar bahceler tepeler benimdi tipki tum dunyanin benim sizin oldugu gibihayat yolculugunda gunleri aylari yillari geride biraktigim kocaman bir insansin artik dedigim bir an yine boyle bir duyguyla asya topraklarindaki yuce Himalaya daglarin eteginde hep merak ettigim gormedigim topraklar cagirdi beni, karar yolun yarisi derler iste yarisi cebimdeydi yolculuk hazirliklarini o karar sevkiyle aylar oncesi tamamladim , gunlerce ara ara elimdeki bilete bakip sevinmeler, gezi kitaplarini ismarlamalar gitmeden bu topraklari arastirmalar, tam olarak ne yasayacagimi ne hissedecegimi bilmeden uzerine gidip, bulmak uzerine dusunmelerle gecti gunler..Bu nasil bir duyguydu beni costuran sevindirik cocuklar gibi --yeni topraklara gidiyorum, kipir kipirim, diye bagirtan bir duygu.. Yola cikma ani gelip sirtima cantami aldigimda bir serce kadar hafiftim ucabilirdim artik ..

Katmandu nun esrarengizligi, buyusu uzerine Benim bu topraklara ilk adim atma tarihim 11 ocak 2006, Ulkedeki krallik yonetimine son verilmesinden yana halkin artik, - yeter!! dedigi, grevlerle, blok etmelerle sokaga dokuldugu, 2 hafta icinde 20 kisinin vuruldugu, iktidarin devrilmesine ramak kaldigi tarihlerdi. Bu beni rahatsiz etmiyordu, ulkemdede boyle ortamlarda buyumemismiydim, dunyanin her yerinde durum buna benzer degil miydi?, bunu dusunerek endiselenseydim evimden disari cikmamam gerekirdi

O ocak sabahi ilik puslu Katmandu hava limani cikisinda hayatimda gordugum en genc taksi soforuylu sehre varmada buluverdim kendimi. Ilk iki gun icin rezervasyon yaptigim otel bana 16 yaslarinda bir taksi soforu gondermisti, -varsin genc olsun, asya insanlari yasam zorluklarindan hayata erken atilir, bu sokaklari bu trafigi bu sehri benden daha iyi biliyor, bir de muthis bir gulumseme sunup, esyami yuklerken merakla adimi, nerden geldigimi soruyor,icten bir evsahipligi yapiyor, hemen bir cirpida sehir hakkinda bir iki bilgi veriyor, ne sicak hosuma gitti, Tek sorun bu soforunde eli herkes gibi kornaya basma refleksine sartlanmis. Hic durmadan Dat dat dat gidiyoruz Alandan otele 20 dk suren yolculukta penceremden izliyorum, ilk goruntu sokaklar caddeler insan seli, yuzlerce motor, minik taksiler dolu. oldum olasi otolarin marka ve modellerini bilmem ama bunlar artik hurdaya gitme zamani gecmis cinslerden, ozel tasit pek gorunmuyor , ufledikleri kapkara egzos dumanlari, bas bas bagiran kornalar, trafigin gurultusu, arkasina onune bakmadan ilerleyen yayalar yollara dokulmus seyyarlar kose diplerinde oturan dilenciler, sirtinda uyuyan bebegi ellerinde incik boncuk satan anneler, trafikle ic ice, hayretler icinde nasil gectigimize herkesin nasil ilerleyebildigine aklim ermiyor, agir agir ilerliyoruz, kimsede birbirine kizmiyor bagirmiyor kufur etmiyor, sadece surekli klaksona basiyor. Kirli havadan sakinanlar solunumlarini biraz olsun hafifletmek icin agiz ve burunularina maske takmis acaba kulaklik takan var mi diye bakiyorum ama yok tabiya klaksonlari duymadan nasil ilerler bu kalabalik!Bu karmasa, hava kirliligi haric, beni rahatsiz etmiyor,nedenini anlamak icin onumde gunler var sozlerini kendi kendime mirildaniyorum.

Konaklayacagim yere yaklastikca sokaklardaki kalabalik daha da artiyorturistlerin mutlak ugrak yeri Thamel in arka taraflarinda son dar toprak varos sokaklardan gecerken cocuklar taksiye dokunuyor el salliyor sebeklik yapiyor, Teyzeler anneler acik kapilarin onunde bulasik yikiyor, evlerinden sokaga sizan fakir goruntu acimali bir tebessumle icimi sariyor. Otel resepsiyona varis ve ilk nameste, bu sozu 3 haftalik seyahatim boyunca o kadar cok duyacagim ki sasarsiniz, ellerinizi avuc iclerinden birlestirip cene altiniza dogru dik tutup gogsunuze yaklastirilarak, hafif bir bas egme ile herkese sunuluyor, hem merhaba hem nasilsiniz yerine kullanilan simsicak bir soz .Otel kapisindan girer girmez minik hindu sunak turuncu taze ciceklerle donanmis, Resepsiyonda agir bir tutsu kokusu var, bir an once formalite kayitlarin bitmesini, katmandu sokaklarina cikip kalabaliga karismak istiyorum Odama cikiyorum yol gosteren otel calisani basamaklardan cikarken onden duzgun ingilizcesiyle mirildaniyor -en ust kattasiniz manzarasi, en guzel oda diyor, Bu minik esmer adam bir satonun kulesine cikar gibi anlatiyor, terasa cikiyorum sis mi hava kirliligimi tam anliyamiyorum , daginik goruntulu tika basa sehrin ustunde cikan bir ugultu ve derme catma binalarin ustu, dag goremiyorum -galiba yanlis anladim gibi seyler geciyor kafamdan, sonra ogreniyorumki sis ve hava kirliligi bazen oglen saatlerine kadar tum sehri etkisinde tutuyor sehrin bulundugu vadiyi cevreleyen daglari oglen siralari net gormeye basliyorsunuz. Esyalari atip bir harita ile taksinin beni getirdigi yolu takip ederek kendimi turistik thamel in dar sokaklarinda cingil cingil hediyelik esya dukkanlari renkli pasminalar ,her turlu muzigin caldigi cd ciler, cafeler,kitapcilar, barlar restorantlarin tutsulu kapilarindan gelen nameste selamina yanit vererek riksalarin ,kalabaligin icinden geciyorum .Ilk anlar dar sokaklardaki tikis tikis binalar ustume gelir gibi oluyor malum son 22 yildir sehirde yasayan biri degilim . Kalabalik, ... hic bir seyin atilmadigi ivir zivir esyalarla dolu fakir bir eve girmis hissine kapiliyorum. Tekerlekli bisiklet taksicilerden -riksalardan ardi ardina tapinaklara goturme tekliflerine-- hayir bi dakka, bi bakayim etrafima, bana zaman verin demeden diyemeden kendimi prenses gibi arka koltuga ativerdim, siska bacaklariyla beni ceken riksaci kalabaligi bole bole marifetli manevralarla geciyor,bu eski merkez sokaklari o zamanin kalabaligina gore yapilmis eskiden sadece atlarla el arabalariyla gecilen bu dar sokaklar bugunku kalabaliga yetmiyor kaldirim yok tasitlar riksalar ve halkla dopdolu bir sele kapilmis gibi ilerliyorsunuz. Icimdeki merak ve heyecanin yuzume verdigi tebessumden emin durbar meydanina gidiyorum sehrin can damarina. Eski sarayin oldugu meydan, anlamida saray. Aman allahim goruntusuyle panayir gibi bir yer . Kucuk meydanda ve acilan kollarinda 50 yi askin tapinak , insan hayvan karisimi tanri tanrica figurleri, onlerinde dua edenler , yuksek stupalarin eteklerinde oturanlar, sunak saticilari, yerlere acilmis kadife cicekcileri, yanan kandiller her kosede.Havada baharat tutsu toz mumlardan gelen yanik yag kokusu karisimini soluyorsunuz. Turistik saticilardan cok gunluk ibadetlerine hitap eden sunak yemek,mum cicekci koylulerin getirdikleri taze sebze ve meyvecilerle dolu. Tapinaklarin basamaklarinda kis gunesi altinda sekerleme yapanlar, dar sokaklardan gunes gormeyen evleriden getirdikleri islak camasirlari tapinaklarin gunese bakan basamaklarina serenler, simsiyah uzun sacli kadinlarin oturmus gunluk dedikodulari onlarin yaninda oynayan cocuklari… inanilmaz karma bir goruntu. Bu goruntuyu izleyen her seyi fotografliyan no thank you diyen turistler, dilencileri, copleri karistiran maymunlari kopekleri de unutmamaliyim. Gunumu bu meydanda oturup seyrederek gecirmek istiyorum . O kadar cok sey varki ! eskici dukkanina girmisde tum aradiklarimi bir kutunun icinde bulmus gibiyim. Sabah, sisini ilik kis gunesine devrettigi oglen saatlerinde bir stupanin basamaginda oturdugumda meydandaki gencler bana rehberlik yapmak istiyor sirayla hepsine hayir diyorum bu kezde gozlerimin icine bakarak futursuzca -has, maruana istermisin? diyorlar kibarca yok kardesim istemiyorum diye diye artik meydandaki tum rehber bozuntulari beni rahatsiz etmekten vazgeciyor. bunlar haric etrafimdaki goruntuler bana mutlak hissedilen, bir sukunet havasi veriyor Boyle bir karmasada sukunet nasil oluyor? anliyamiyorum, Kast sistemi kulturleriyle, Hindularin budistlerin tantrizm ve eski kabilecilerin bir arada bu tapinaklarda kardesce ibadet etmelerinden, cikarttigim - toleransli insanlar galiba, fikrinden mi?, soylenenlere gore toplam 33 milyon tanri tanrica batil ogreti ve hikayeleri putprestliklerini, bugunde dun gibi kabul edip uygulamalari ve reakarnasyona inandiklari icinmi? ibadetlerinin ilahi ugultusu sizi sarmaliyor bir nevi izlemek de terapi yapiyor gibi bir sey .Kaldikca ogreniyorum herkesin kendi yasamiyla, kisiligiyle sectikleri tanrilarini kutsallastirmasi,hergun sunduklari sunaklarla yaptiklari ibadetleri masal nitelikte hikayelere benimsemeleri gunluk hayatlarindaki yasam gucu, temel oge. Bu meydanda en onemli tapinak Kasthamandap, baskente adini veren bu tapinak 12 yuzyildan kalma kat kat acilan uc etek gibi , kiremit catisiyla tamamen sal agacindan yapilma, tanriyi ifade ediyormus , onu renki sarili kadinlarin erkeklerin, yasli genc herkesin mum yakma sirasiyla tikis tikis. Ibadet edenleri izlemek icin bende bir mum alip yakiyorum kimse bir sey demiyor herkes geldigi niyeti gerceklestirmede. Ilginc hikayesi ile bir diger tapinak Kumari Bahal tek yasayan guzellik saflik el degmemis bakire tanricalari Kumari. Yuzyillar once tahtta olan bir krallari cocuk yastaki bir kiza tecavuz ettiginde bu munasabetsiz durumda kiz hayatini kaybetmis, kral bu utanc ve acinin uzerine arinmak niyetiyle olsa gerek, olen kizi tanricalastirmak icin boyle bir gelenek getirmis. Kast sisteminden soylu bir aileden 3 -4 yasindaki kizlar arasindan turlu imtihanlardan gecirilerek seciliyormus. Kasi gozu eli ayagiduzgun, yuzu guzel, boyu posu uygun olmaliymis son olarakda tek basina karanlik bir odada turlu korkunc maskeler takmis kisilerin ugultularla bagirismalarla yaptiklari oldukca urkutucu ayinden tepkisiz ve cesaretle cikmasi gerekiyormus, Dusunebiliyormusunuz? henuz dunyayi, etrafini, neden, nicin diye sorgulayamamis, inanis ve ibadetlerin, tanrinin, tanrilarin ne olduguna anlam verememis, uc yasinda bir cocuk,!!! kafasindan neler gecer bu goruntuler karsisinda? ve nasil duygu tepkisi vermeden durur? Sasilacak bir sey dogrusu. Masallarda kulelere kapatilmis prensesler gibi hizmetlilerce el ustunde tutularak gunlerini geciren, dunyalilara sadece kucuk bir pencereden gunde on dakika bakarak 12- 13 yaslarina kadar boyle buyuyor. Yilda alti kez kutsal gunlerde isil isil kiyafetleriyle tahtlarin uzerinde tasinirak meydanlara cikarilip saatlerce sokaklarda tasindigi gunler halk onu gormek kutsanmak icin hinca hinc sokaklara dokuluyormus . Ben gelmeden kisa bir sure once bu gunlerden biriymis kacirdigim icin cok uzuluyorum . Kumari her gun ogleden sonra detayli oymalarla suslenmis, yasadigi iki katli ahsap tapinagin avlusuna gelenlere kucuk bir pencerenin onunde 10 dk durarak kendini halka gosteriyor,siyah surmeli gozleriyle hic bir duygu ifadesi vermeden orada oturup bakiyor size,, siz ona,,,
Ergenlige erdiklerinde tanricalik bitiyor, evlerine normal hayata donuyorlarmis. Yeniden bir kiz cocugunu secip onu tanrica yapiyorlarmis, tanricalik sona erdiginde kiza ve ailesine varlik veriyorlarmis ama ugursuzluk sayildigi icin bu kizla kimse evlenmiyormus . Benim gordugum Kumari 11 yaslarinda gozukuyordu bu demek oluyorki su siralar baska bir Kumari secilmistir. Gordugunuz uzere o munasabetsiz kral kendi vicdanini kurtaricam diye yine bir suru kiza kiymis... O gunu aksam ayaklar yorulana kadar sokaklari arsinliyorum, evlerin arasindan dar gecitlerden gecerek kesfettigim avlularda yine sunak ve tapinaklar buluyorum .Bu daracacik, etrafi iki uc katli evlerle dolu avlularda pisen yemek kokulari, konusmalar avlularda cinliyor, keske anlasaydim dillerini diyorum . Sokak aralarinda herkesin ortak banyosu olan, cesme baslarinda saclarini yikayan bayanlar, yari ciplak sabunlanan yikanan erkekler, gun bitmeden tamamlamasi gereken cok isi olan annelerin sahip oldugu el cabuklugu ve telasiyla cocuklarini paklayan bayanlar, taslar uzerinde camasir doven kizlar renk renk serilen sariler , kirsal bolgelerden gocle dolan sehrin kolay olmayan gunluk yasamini sokaklara dokuyor,, adeta tasiyor. . Iki gun icinde Monarsinin yikilmasi parlemantar sistemin kurulmasi icin yapilan ayaklanmalar uzerine, Katmandu ve olay cikan bir iki diger sehirde bir kac gunlugune aksam 2100 dan sonra sokaga cikma yasagi ilan edildi,her aksam nepalliler telasla restorant ve barlardan herkesi cikarip kapanma saatinin geldigini soyluyordu, turistler ickilerini yarim birakmak istemiyerek nazlaniyor,agirdan agirdan mekanlari terk ediyordu, geceleri oldukca dolu olan sokaklar, bangir bangir canli muzik yapan barlarin sesleri bir anda kesiliyor, 60 larda baslayan bu gun bile dunyanin her kosesinden gelen cogunlugu orta yasli cicekci hippi turistlerin doldurdugu bu sokaklar birden alisik olmadiklari bosluga donusuyor., askerler sokaklarda nobette, oteline donmede gec kalan ben ve bir iki turiste kibarca hemen otelimize donmemizi soyluyorlar cocuk gibi ozur dileyerek otelin yolunu buluyorum. Aksamlari hafif serin, disarida oturmak mumkun, kaldigim turistikThamel de otele yakin bahce icinde yoresel muzik ve dans gosterisi yapan tek tuk turistin oturdugu bir restorantta, yanan acik bir sominenin basinda sebzeli korili tavugumu yerken devlet ve halk bu kadar cikilmaz bir meselenin icindeyken bile yasamin cok normal devam etmesini izliyorum, Insanlarin yuzunde turistlere sunulan tebessumde bu sorunlari hic okunmuyor, aksine bu guleryuzlu esmer insanlar ulkede bulunan yabancilara teselli niyetiyle aciklamalar yapiyorlar sizin kiliniza bir sey olmaz gibi seyler soyluyorlar icim rahat Politik gerginlikten dolayi ulkeye giren turist sayisi dusmus halk biraz daha bir cikmaza girmis olmanin verdigi endiseyle yinede, bizim getirdigimiz geliri nimetleri olarak bilmenin bilinciyle endiseleri olanlara destek oluyor, samimiyetlerini alabiliyorum. Merkezden uzak olan otelime aksam saatlerinde varos aralardan gitmemek icin-- Hani ne olur ne olmaz halk cikmazda 5 kurusa ihtiyaci olanlar cok,,, 2.gunumun sonunda thamel merkezinde baska bir otele, nepalli bir dukkan sahibinden aldigim tavsiye ile degistiriyorum. Cok da guzel dostluklar kurdugum Mandap otelinde aksamlari yanan sominesinin basindaki yerli ve yabanci kisilerle sicak sohbetlerimi, isletmecisi sevgili Deepack in misafirperligiyle tum ailesiyle bugunde devam eden dostluklar kuruyoruz. Nepale gitmeden once, oralari gezmis bu ulke insanlari ve topraklar uzerine kitap yazmis giyaben tanidigim bir kisi tarafindan bana verilen bir misyonum var . O tarihten 13 yil once ulkemizde Ankarada hekimligi okumus ve calismis olan arkadasina goturecegim supriz irmik, Nepalli bey turk tatlilarini cok severmis .Kendilerine telefon ettigimde esinin mukemmel turkecesiyle konusmamizin ardindan, ertesi gunu kaldigim otele beni ziyarete geldiler, guleryuzlu Songra nin uzerinde oldukca sade yesil tipik hindu sari kiyafeti vardi ve gozluklerinin ardindan boncuk boncuk bakan cok kibar biraz cekingen siyah bir takim elbise giymis Dr Chakra , konustukca dunya tatlisi insanlar,, nezaketlerine hayran kaldim. Hic kaybetmedikleri duzgun turkceleriyle ana dilimden sohbet ediyoruz, getirdigim 4 kg irmik ve ozlemle andiklari topraklardan selam getirme zahmetine katlandigim icin defalarca tesekkur ettiler. Asil bu bahaneyle onlarla tanisma firsati bulan ben tesekkur ediyordum. Otelimizin isletmecisi Deepack ise lobisinde oturan bu kisiyi ve esini gorunce sasirmisti. Meger Dr Chakra ulkenin en iyi ortopedisti ve kralin doctorlugunu yapmis bir kisi imis, bu insanlarla sokaga cikma yasagi saatine kadar ikinci vatani saydiklari Turkiye yi ne kadar ozlediklerini dinliyorum , bende onlara kendi ulkelerinde gitmek istedigim yerleri soyleyince bana kendilerinin bile bu yerlere gitmemis olduklarini buna karsin Turkiyeyi cok severek karis karis gezdiklerini gulerek anlattilar.Bu guzel insanlari daha sonraki yil tekrar gittigimdede gordum her gidisimde elim daha dolu olarak gorecegim, doktor Chakra baklava bekliyor!! Sonralari konustugum her Nepalliden ayni yaniti aldim o gunku krallarini sevmiyorlar halk hala oldurulen eski krali saygiyla ozlemle -o bizden biriydi, diyerek aniyor.Kaldigim otelde aslen Ugandali olan ingilterede yasayan soyledigine gore isini becereksiz ogluna devretmis kendini emekliye ayirmis zengin isadami Sam de seyahatteydi Nepali seviyor ve her yil geliyormus , herkesede isadami oldugunu soylemiyordu, mutevaziligi ile bilinen sevilen her zaman siyah kazak pantalon giyen et yemiyen gercek bir hindu idi, bu dilide iyi konusuyordu, yasam felsefesi iyilik doluydu, merhametli bir yuregi , tadina doyamadigim sohbet ve alayci bir saka tarzi vardi. Aksamlari otel sominesinin basinda sutlu tarcinli masala caylarini yudumlarken oda , sahsen tanimis bir dostu olarak olen kral Brendra hakkinda iyi seyler soyluyordu, olmeden once nepal icin planladiklari yapamadiklari buyuk bir projeden soz etti ,tahtta kiyimdan sonra gecen kardesini ise hic tanimadigini ve tanimak istemedigini ekliyordu.Tum kraliyet fertlerinin 1 haziran 2001 de olduruldugu gun tum ulke goz yasina bogulmus, halk 13 gun yas tutmus, kraliyetin genc prensi Dipendra cinnet gecirerek tum aileyi oldurmus son olarakda kendisini de feda etmis, bu kiyimin esrari bugun hala kafalarda soru isaretleri birakmis. Bu sehrin yuzlerce tapinaklari var elimdeki rehberden gezilecek yerleri 3gun boyunca siraya koyuyorum, tapinaklar olsun olmasin sokaklarda kaybolmak istiyorum.Kokusunu unutmadigim bir yer var, kislari nerdeyse kurumus olan kirli kutsal bagmati nehrinin iki kenarindaki hindu tapinagi Pashupastinath . Burada hindu geleneklerine gore olenleri yakiyor kullerini nehre dokuyorlar nehirde yikanmak hem arinmak hem kutsal bir eylem sayiliyor. Tapinaga ilerlerken goruyorum ayni zamanda nehir kenarindaki varos evlerin camasirlarini bulasiklarini yikadiklari bir yer de , Olu kulleri karismis suda herkes hersey birbirine karisiyor. Tapinaga yaklastikca henuz tutusturulmus bir olunun yukselen dumanlarini goruyorum, nehrin kenarinda beton sutunun uzerinde cali odun saman ustunde beyaza sarilmis bir cenaze yaniyor koku pek hos degil etrafindaki yakinlari aglamiyor sakin sakin yani basinda duruyorlar saygisizlik yapmamak icin kopruden nehrin karsisina gecip tapinagin nehre inen yuksek basamagin birinde bir sure bu dunyadan gocup giden kisinin tuten son dumanlarini seyrediyorum. Olenin, olumun huznu sardi bedenimi, Kimbilir nasil bir insandi?Ailesi, sevdikleri, yaptiklari, umutlari uzuntusu, nesesi,basarisi, mucadelesiyle bizim gibi bir insandi iste.. her seyi geride birakip kul oldu . Kaybettigim guzel insanlar geldi aklima, erken gocup giden annemi babami ozledim birden. Yillar ne cabuk gecmisti, babam oldugunde cocuktum, kizimin yasindaydim, annem oldugunde genc kizdim….kizlarimi hic gormediler-Ayy Huzun basti! Bogazim dugumlendi ,kalkmaliyim bu basamaklardan. Uc ayri yakilma bolumu var kast sistemine gore siralanmis kraliyete zenginlere ve fakirlere ait olanlar -bu dunyada hic kimse olurken bile esit degilmi? sorusunu tekrarlamadan duramiyorum , Tapinaga hindu olmayanlar giremiyor bu goruntuyu fotografliyorum evime dondugumde bu kareye bakanlar biraz tiksiniyor bense sesimi cikartmiyorum. Belkide Katmanduyu katmandu yapan olulerin geride kalanlara sinen bu duman kokularidir. Bu sehirde Budistlerin iki onemli tapinaklari var, biri 14.yuzyil tarihli Bodhnath eski sehir merkezinden uzakta, kalabalik bir caddeden giriliyor, buyuk bir avluya acilan giris kapisinin kenari hediyelik esya ve dua bayraklariyla, ana tantralari olan om mani pad me hum yazan ipekli kumaslarla donanmis. Kapidan girerken tam karsimda ortada kocaman yuvarlak bir kubbe uzerinde budhanin basi her yone bakan gozleri , tepesinden butun uclara gerilmis ucusan renkli dua bayraklari,, kubbenin etrafinda donen parke tas doseli sokakta, saat yonunde ellerinde cark dondurerek tantralarini mirildayan halk, bir kac dar gecitlerle acilmis aralar, iki uc katli catili evlerle birbirine kenetlenmis binalar bir kale bekcileri gibi bu kubbenin etrafina siralanmis, Binalarin giris katlarinin hemen hemen tumu tibetlilerce isletilen bir kac metrekarelik dukkanlari hediyelik esya, kumas, dua bayraklariyla dolu.Herkes gibi ayni yonde yuruyerek kubbenin ana girisine geliyorum tek tarafi acik odaya ,giren cikan ayni seyi om mani padme hum mirildanarak giriyor, cikiyor . Bes insan boyunda kirmizi zemin uzerine altin sarisi dualari ve suslemeleri islenmis bir budist carki sanat eseri gibi suslemelerine dokunuyorum dondurmeyi deniyorumda, agir carki dondurmek biraz guc istiyor.Bu odadan cikip kubbenin orta bolume cikiyor ruzgarda ucusan dua bayraklarinin golgesinde stupanin etrafini donuyorum ,bulundugum yukseklikten asagida cember gibi donen sokaktaki kalabaliktan gelen ugultu ve muzik dukkanindan yukselen ayni tantra ommanipadmehum ezan vakti cami avlusunda , ayin vakti kilise kapisindaki can sesi gibi cinliyor ayni hissi veriyor.Bu ses,saatler sonra bile, kafamda tekrar eden bir ezgiye donusuyor.Tapinagin cevresinde yasayanlarin cogunlugu siyasi degisimden kacan multeci Tibetliler. Kurduklari manastirlar, getirdikleri kulturleri, konustuklari dil ,kiyafet orgulu tasli saclariyla hemen dikkati ceken bu insanlar burada kucuk bir Tibet semti yapmislar.Bugun bile degisimden memnun olmayanlarin tibet ile nepal arasindaki cefali kacislari devam etmekte . Bir diger onemli budist tapinak mutlaka birkac kez soluklanarak yuzlerce basamaklarla cikilabilinen sehrin ortasindaki en yuksek tepedeki Swayambhunath- monkey temple. maymun tapinagi.neden bu isim derseniz maymunlar tapinagin carklarinda duvarlarinda basamaklarinda evleri gibi geziyorlar da ondan!Ilk basamaklari cikinca sizi Kirmizi budha heykelleri karsiliyor sonrasi basamaklar boyunca kenara serili nepalli ve tibetli seyyar saticilar , tezgahi kurmus Tibet kilimi dokuyan kadinlar bile var. Tepenin etegindeki yesil alandan gelen sakince etrafi seyreden, bebeginin bitlerini ayiklayan,emziren-bir muz versede yesem bakisli maymunlar esliginde yuzlerce basamakla tepeye yorgun argin variyorsunuz. Yasayan her sey kutsal oldugundan ve her hayvanin reakarnosyon degeri veya tapinmada yeri oldugu icin bu hayvanlar da dokunulmaz.
Basamaklari bitirip tapinak avlusuna ciktiginiz an tam karsinizda Budhanin gozleri size bakiyor. Kucuk meydanin etrafi carklarla donanmis ustlerinde o tarafa bu tarafa ziplayan maymunlar var, meydanin etrafi bir metre duvarla kaplanmis tum sehre tepeden bakan bir teras gibi Bu karmasa kenti izleyen koruyan kutsayan bekci gibi .Eteginde ki agacli yesil alanda maymunlarin kartallarin evi.Avluyu dolaniyorum kosede yari ciplak omuzlu kirmizi sarma kiyafetli bir budist yine ayni tantrayi mirildaniyor, biri sokak kopegi ve dort yavrusuna yere serdigi gazete ustunde yemek veriyor, hediyelik esya dukkanlarinin oldugu tarafta ilginc ve korkunc maskeler siralanmis, bunlari gecerken kuruyan damagimi islatmak icin tek gordugum kafeye giriyorum ,balkonunda yudumladigim ananas suyu ile sehri dinliyorum.Bu tepeden tum sehre sarilmak istiyorum.Karma inanisi, fakirligi, sokaklari tasiran kalabaligi, gulen gozlu insanlariyla bu sehri hemen anlamak kolay degil aslinda , kesfedecek cok sey var bu merak bende bu sehre karsi hayranlik uyandiriyor, anlatacak hikayeleri o kadar cok gorunuyor ki bitmez gibi..Bu yuzden Katmanduya yureginizi acip gitmeniz gerekir.
Bir kac gunden sonra bogazimi kesen , cigerlerimi dolduran kirli havayi atip temiz hava, doga ile doldurmak gozumun tozunu Himalaya daglariyla silmek icin Annapurna Bolgesine bir haftalik yuruyus yapmak icin gerekli izin ve yolculuguma bir rehber ve tasici bularak hazirlaniyorum.Bu bes gun icinde tanistigim amerikali bir sefe vermis oldugum soz uzerine,yuruyus sonrasi calistigi sofistike restorant olan 1905 de bir aksam konuk sef olarak turk yemekleri yapacacagim! neler mi yaptim dondukten sonra anlatirim
Biliyorumki bu sehre dondugumde gozumden kacirdigim, bakarken gormemis oldugum yuzlerce sey beni bekliyor olacak.
kelebek
Mel Ozsimsek
Bu yazimi sevgili Sedadi ye ithaf ediyorum

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder