1 Haziran 2012 Cuma

Tibet'in Gizemi - Şubat-2007

                                     TİBET'İN GİZEMİ

   Dunya kultur, din, gelenek farkliliklarini tatma sevdalilari ve dagci gezginlerinin, hep gitmek istedikleri bir ulke vardir ki bu ulke cografik olarak dunyanin iklim ve bitki cesitliliginden en magrum olanlarindan biri, kislari kurak ve sert ruzgarlariyla, yazlari fazla dusmeyen yagmurlariyla bu ulke insanlari,Dunyanin en yuksek dag ve platolarinda kendilerine yurt edinmis ozgun mu ozgun, etnik cesitliligle tibetliler ve ulkeleri tibet akla gelir.
yuzyillar boyunca dis dunyaya kendini kapatmayi becermis bu gizemli, ancak bir o kadarda basit bir o kadar da zor hayat sartlari ve oldukca ekolojik yasamlariyla, bu yanik guleryuzlu. cekik gozlu. orgulu sacli halk gipta edilecek adaptasyonlariyla, benim icin hep merak konusu olmustur.
.
  Bu ulkeye gitme nedenlerimden biri yuzlerce yuksek dagin ve gollerin esigindeki yasamlari , digeride budist inanislariyla ozgun etnik cesitliliginden bir parcasini gorebilmek tadabilmek biraz olsun anlayabilmekti.
Kislari hep parlayan gunesi ve soguk sert ruzgarlariyla, ocak ayinda, bu topraklarda cok kisa olan, bu ilk gezimde, karayolu ile Katmandu - Lhasa arasindaki hac yolunda gectigimiz yuksek platolar 7 binlere varan daglar buz tutmus goller ve 5500m gecitlerden gecerken bircok manastir ve koylerde durakladik degisen kasaba ve kentlesmeyide gorduk, yol guzergahimiz 3 jeep ile katmandudan baslayip Nyalam lhatse Shigatse Gyantse ve Lhasa ya varisti.Bu bir turistik rotaydi ancak kis doneminde pek az turist buralari ziyarete gitmekte boyle olmasi buyuk bir sansti cunku turist yerine kislari yuksek platolardan, koylerden sehirlere inen alis veris ve manastirlarda ibadet yapmaya gelmis renkli tibet halkinin cesitliligi ile doluydu tum sokaklar.
  Gectigimiz koylerdeki evlerin catilarinda calilara , agaclara, yuksek tepelere asilmis renkli dua bayraklari dalgalandikca dualarin ruzgarla ucusup yasamlarina refah ve sans getirdiklerine inanirlar. Kurak ve corak gozuken bu yuksek daglarin ancak en yukseklerindekilerin 6 ,7 binin uzeri karla kaplidir alcaklardaki kar sert ruzgarla savrulur zaten kis ayinda pek yagis dusmez buralara.
1949 yilindan itibaren Cin baskisi ve isgalinden beri ulke insanlari    Cinlilerin soyledikleri gibi ve bu sozlerin kullanilmasini istedikleri - kultur devrimini- yasamislar, bunun hic kulak arkasi edilemeyecek uzun aci bir hikayesi var oyleki binlerce insanin cektigi acilar degisimler , zorlamalar , yuzyillar boyu geleneklerine cok bagli halk birden bu gelenekerinden, ibadetlerinden tam anlamiyla vazgecilmeye zorlanmis, bu degisen sisteme buyuk kayiplar vermis ve acili yillar sonrasi boyun egmek zorunda kalmislar, Gelen sistemin tabiki faydalari su gun gorulebilinir, yollar, okullar hastaneler ve batinin renkleri hatta mcdonald in kokusu bile!!! .. ancak goturdukleri cok daha fazla olmus, tek bir ornek Lhasa sokaklarinda 1949 martinda 3 gunde 15 bin tibetlinin cesetleri gibi.
1960 larda Cin hukumeti, tibetli ciftci halkin yuzyillardir ana besin kaynagi olarak topraklarina ektigi arpa yerine bugday ve princ ekilmesi sartini koymus ancak tabiat sartlarinda bu hic verim vermemis ve yillarca sefillik ve acliktan olenler olmustur, binlerce can kaybindan sonra bu politikadan vazgecilmis ve tekrar arpa yetistirilmesine izin verilmistir. Buna ragmen bugun orada genelde gorebildigim kadar,gecmise ve yasananlara ait ne kin ne de nefret vardi, bu budizmin verdigi bir bilgelik olsa gerek diye dusunuyorum, Bugun tibet halki uzun yillar sonrasi harabeye donmus manastirlarinin 80 li yillarda kalkan ibadet yasagindan sonra, 90 li yillarin basinda tadil edilip, acilan manastirlarinda inanis ve ibadetlerini, yineden sukunet ile devam etmenin mutlulugunda ve huzurundalar
   Her tibetli gununun bir zamanini mutlaka ibadete ayirir,bu gunluk yasamin bir parcasidir. ister dagda, ister sehirde olsun buna zaman ve ozen gosterirler.Bircogu aydinlamaya yani nirvanaya ulasmanin yolu olduguna inanirlar, inanislarina gore uc ana yolu vardir : Hinayana yani, kisinin aydinlanmaya giden yolun, arzularin otesine gecmeyle olusuna inanmadir. Mahayana: bu daha yuksek bir nirvanadir cunku sadece kisi degildir tolera ve comertlik vermesi gereken, tum yasayan canlilardir,,Tantrayana: bir ust yoldur bu, ana inanis, herkese karsi bagislayici olmak ve enerjinin dogaya yoneltilmesini amac gutmektedir.
 Manastirlarin hemen hemen hepsi yamac ve tepelere kurulmus, Uzaktan baktiginizda beyaz ve kiremit kirmizisi binalariyla temiz pak birer koy gibi duruyor, dar tas sokaklar turuncu giyimli rahip ve rahibelerin calistigi mekanlar, kaldigi evler, egitimlerini aldiklari mekanlar, buyuk mutfaklar, ibadet yerleri, tapinaklar, rengarenk tanri figurleri ile donanmis tutsu ve yak yagi mumlariyla, tavanlarindan sarkan islemeli ipekleriyle, dantel gibi boyanmis renkli tavanlariyla, isli puslu serin ic mekanlar ziyaretcilerle dolup tasiyor...,, herkes bir sessizlik halinde saat yonunde ana dualari olan, om mani pad me hum sozlerini mirildanarak koca manastirlarda hafif bir ugultuyla, sanki o rengarenk tanri figurleriyle karsilikli konusuyormuscasina girer cikar bu manastirlara..
  Kirsal bolge insanlari coluk cocuk yetiskin bir araya gelerek cay, bira icerek saatlerce gunluk yasamlarini konusmayi, toplu piknikler yapmayi cok seviyorlar
Bildigimiz caylardan degildir ictikleri oradaki zor sartlarda en iyi yetisen ve ana besin kaynaklari olan kavrulmus arpa unu sicak su tuz ve yak tereyagindan yapilma cayi gunde ortalama kisi basi 30- 40 bardak tuketmekte, bu hava sartlarinda alinan sicak sivi ve ana gida olmakla beraber bir araya gelme merasimidir de. Termoslara konmus, her yerde,,, meydanlarda, sokaklarda, dukkan onlerinde kis gunesi altinda yere cokmus obek obek cay icen tibetliyi gormek sasirtici degil. Daglardaki gocebe halkin ana yemegi guttukleri hayvanlar ve sampadir. Sampa kavrulmus arpa unu tereyag ve sicak sudan yapilan bulamac gibi bir yiyecektir, icine seker de koyarsaniz oldukca guzel.

  Kirsal kesimlerde yasayan kucuk ciftcilerin ve yoruklerin bir diger yasam kaynagi ve besini bu soguk ve az sayili bitki ortusu olan daglara dayanikli olan Yak hayvani,, bu hayvanin eti sutu yagi derisi yunu degildir sadece kullanilan cok saglam olan kemikleriyle de alet, taki yaparlar kendilerine, Taki takmayi kadin erkek tum halki sever.hatta geleneksel motifleri ve dini sembol islemeli veya oymali bir cok taki hazirlar ve bunlari kis doneminde sehirlere indirip yerli yabanci turistlere satarlar.Yak hayvaninin yununden derisinden kiyafet ayakkabi cadir dokuma , diskisindanda yakit ureten bu gocebe halk tam anlamiyla ekolojik yasamlarindan hic mi hic yakinir gorunmuyorlar. Orman ve agactan yoksun bir memlekettir sadece bir bolge ormanlik, bu yuzden tum kirsal kesim isinmalarini yak tezegiyle sagliyor
  Bir Tibet linin hangi etnik gruptan oldugunu hatta ne is veya nasil bir yasama sahip olduklarini giydikleri kiyafet, taki ve sac orgu bicimiyle anlarsiniz, Her yorenin geleneksel kiyafet cesitliligi inanilmaz guzel, Ancak batinin ve Cin in getirdigi degisimler sehirlerdeki tibetli halki fazlasiyla degistirmis ozgunluklerinden koparmis onlari, Lhasa, Barkhor meydaninda turistlere cile cektiren dilenciler ve her seyi 4 misline satmaya calisan saticilar bunun en acik ornegi
   Baskent Lhasa da Tibetliden cok Cinli nufusu gorduk, Devrimden sonra Cin halkina vergi ve is kolaylikari sunularak Cinden buraya goc hizlandirilmis, Su gun devlet ve ust duzey calisanlarin buyuk cogunlugu Cinli halktan Tibetli ise alt duzey islerinde, Cince ogrenmek sart Tibet dilinide konusmak serbest, Ancak gecmisten veya Cin siyasetinden konusmak, yayin yapmak ve Dali Lama hakkinda soz ve resim hala yasak. Manastir rehberimiz bize girmeden once manastir cevresinde politik ve gecmis ile ilgili sualler sormamamizi rica etmisti, Ki bu sahis daha iyi bir egitim almak amaciyla kacak yollardan daglari asarak Hindistandaki Tibet multeci okullarinda okumak icin yillarca ailesinden uzak kalmis ve tekrar Tibete donup rehber olmus,.

  Ulke halki pek kolay kolay yurt disina cikamiyor pek az sayida kisi bunu yapma sansina sahip, hala su gun bile Dali lama nin memleket edindigi Hindistan Dramsala ya yuksek daglardan az erzak ve yoksun kiyafetlerle soguk hava sartlarinda haftalarca suren kacis yolunda eziyetlerle asilan bu yolda kacis mucadelesi yapanlar var.
  Tibete gidisimin devami olacak ulkenin ozellikle kirsal ve etnic ozgunlugun degismedigi yoruk hayatini daha derinden gormek icin tekrar gidecegimi aklima koydum

30 Mayıs 2012 Çarşamba

Mogolistan 2. Bölüm


MOGOLISTAN ANILARI-  2.BOLUM

12 gunluk gobi gezisi- Ulanbator dan baslayip donen kirmizi noktali cizgi -yol yuzde yuz dogru olmayabilir ozellikle guney gobide bize isaret verecek haritaya gececek yol koy kasaba olmadigi icin tahmini guzergah biraz duz biraz egri boyle bir rotaydi iste....

Orta mogolistan ve Gobi Colu
Nasil olsa  donus noktam olacagindan   baskent Ulanbator un   kalan gezilesi yerlerini alisverisi eglenceyi gezimin sonuna birakarak uc gunden sonra  gobi ye acilma planlarina gectim,  Zaten hangi sehirde olursam olayim  bir kac gunden sonra sehir disina cikma istegi beni sarar, bana gore bircok  sehir bes asagi bes yukari bir sure sonra  ayni tat verir  guzelliklerinin yanında  trafik, kalabalik, aradiginiz konfor ve cesitlilik, herseyin elinizin altinda olmasi..vs  gibi,  bu kolay, ulkelerin  farkli dogasina  yasayislarina sahit olacagim yerleri bulmak  beni daha cok cezbeder.
   Once sunu soylemeliyim Ulanbatordan  ulkenin diger bolumlerine kis aylarinda gitmek o kadar  kolay degil birincisi yol sistemi ve servis agı az,  yani bir otobuse atlayip gidemiyorsunuz .  Orta Mogalistan ve Gobi nin  bakir, sessiz ucsuz bucaksiz  koselerine ancak organizasyonlu tur veya ozel tasit + rehberi bularak gitmelisiniz, kis aylarinda paket turlar hemen hemen hic yok, gezgin  sayisi da az olunca biraz sabirla bekleyip grup olusturma yoluna gidilmeli veya ozel tasitla tek yapmaniz gerekir ki buda pahaliya patlar.
 Yaz-Kis oldukca popular olan  sehrin tam merkezindeki Golden Gobi guesthouse ugrayip  Gobi ye herhangi bir tur olup olmadigini sordum onlarda bana orada kalan bir hollandali ciftin de ayni seyi yapmak istedigini ancak bir iki kisi daha toplamazlarsa bu tur fiatinin  yuksek olacagini soylediler. Gidecek olan ciftle tanistim ilk karsilasma da  Elise ve Marijn in cok  seker insanlar oldugunu seziverdim  30 larinda olan bu guzel cift  bir yil once hollanda da islerini birakip tam 12 aylik bir seyahate cikmislardi ve burasi gezilerinin sonu idi. Bakin bu konu  cok onemli 12 gun boyunca ayni tasitta ve ayni ger cadirinda kalacaginiz kisilerle frekansiniz ve diliniz  tutmasza sizi irite edebilir, tur boyunca mizmizlanan bir ciftle gezmek hic hos olmayabilir ve seyahatinize bulaniklik katabilir, bu cifte duydugum ilk sempatide yanilmamistim seyatimiz boyunca guzel paylasim yaninda  benzer pencerelerden bakis acimiz  aynı seylere gulup, uzuldugumuz sempati duydugumuz ortak sımsıcak anlar yasadık,  simdi onlar benim guzel dostlarim  ve  hic gelmedikleri ulkemize gelmek icin can atiyorlar , bir gun kapimi calacaklarinda eminim.

Moğolistan- I.Bölüm


Cengiz Kaan nin cocuklari

Orta  asyanin bir parcasi varki, bu topraklarda  sukuneti, huzuru, hayatin nimetlerine sukretmemek ve  zamanin  durdugunu  hissetmemek elde degil.  Ucsuz bucaksiz bozkirlariyla , gunesin hep  icinizi  isittigi, mavi gokyuzunun  sizi  sarmaladigi, cografya ve iklim   sartlarinin doruklarda  seyirdigi , yoruk yasamin anavatani , ekmekleri olan   surulerine, topraklarina saygili insanlariyla,   gecmis yuzyillari   bugune tasiyan dogal hayat tarzlariyla, dunyamiza minimum zarari veren  halkiyla  bu topraklarin efendileri  Mogollar ve   topraklari Mogalistan beni sarmaladi yuregime minik minik mutluluk, umut ve farkli bir bakis birakti

Yasam ve iklim sartlarina adaptasyonlari,   yetinebilme yetenek ve sanatlariyla, beni sizi hepimizi  hayretlere dusurecek fonomen ve  gipta edilecek bir tarzi gosterecek    ve emin olun gidip sahit olanlarin,  yasam  degerleri,  cabalari ve endiseleri ile ilgili  bir  daha dusunmesine neden olan guzel bir vesile olacak

Son yillarda duzenimi yasam tarzimi ailevi sorumluluklarimda bana dusen bolumunu  yerine  getirebilme  doyumu ile  yasamimda  - yapilacaklar listesinde-  oncelik verdigim, hep yanibasimda hissettigim,  cocuklugumdan beri  icimde olan  beni isime, yasamima daha cok  baglayan renk katan  yeni yerler, yasamlar kesfetme sevdasi bitmedi , bitmesinde…Iste  son yillarda beni cagiran    Mogalistan da  yanibasimda,  sirada bekliyordu,  hep erteledim nedeni ise o topraklardaki yolculuk ve iklim sartlarinin kisin daha zor  kosullarda olmasindandi diledigim koselerine  varamama endisesi idi , isim nedeni ile yazlari gidemedigim bu ulke artik kafamin icinde donup durunca  mayis ayinda aldigim karar ile kasim –aralik  2008 tarihinde gercekleserek hayatima eklendi. . Sunu da soylemeden edemiyecegim kisin orada olmak buyuk bir ayricalik , baskent haric diger yerlerde hic   turist yok tum bozkirlar gercek yoruk halki ve dogasiyla  sadece sizin.

 Mogalistan a gitmeden once yaptigim net arastirmalarimda  ulkesi hakkinda turkce web sitesi hazirlamis genc bir arkadas ile  yuzunu bile gormeden  dostluk kurmustum, bunu hepiniz bilirsiniz bu gezi sitemizde de cok guzel dostluklar kuruldu,  bu kisi  ulkemizde Eskisehir universitesinde egitimini gectigimiz yaz tamamlamis  ve memleketine,  Ulanbator a geri donen Mogol kardesim Bolor,  havaalanina ayak bastigim ilk sabah   annesi ile sicak bir karsilamayla beni almaya gelmislerdi,. Bu aile ile baskentte uc gun kaldim, iki odali dairelerinde bir odayi sadece bana taksim ettiler ilk gunumde  onuruma  ulkelerinde pahali olan taze meyvelerle donatilmis mutfak masasinin basinda annenin pitir pitir hep bir seyler hazirlayip pisirmesini, ozel gunlerde ve misafirlere  hazirladiklari koyun etli buharda pisen  buuz boreginin  yapilisini  annesiyle karsilikli 3 minik kadeh sek mogol votkasini toghtoy diyerek tokusturdugumuzu,beni hemencik carptigini!! Bolor un cok guzel Turkcesi sayesinde ailesi ile tercumeli sohbetlerimizi asla unutmayacagim .

Ilk uc gun boyunca bu sehri  arsinlarken mevsim  normalinin ustunde  olan -10 , -15 C isida  gezerken kimsenin usumedigini gormek beni sasirtmisti halbuki seyahatimin uzayan gunlerinde -35 C de gorunce bu ilk saskinligimin  degeri silindi,  evet o ilk gunler ilikti! dedirti bana

 Baskent Ulanbator,  2.7 milyon olan tum  ulke nufusunun 1 milyonu askin halkini   barindiriyor  bu yogunlugun son yillarda hizli  artisi  sehir  merkezinin eteklerinde  derme catma  kurulan  ger –yoruk cadirlarindan,  local lokantalarda yemek yerken cok fakir, cogunun sehir sokaklarinda yasayan evsiz kisilerin birilerinden arta kalan yemekleri istemesinden anlayabiliyorsunuz, gerci bu dunyanin her buyuk sehrindeki aci goruntu bunu biliyorum ancak fethiye gibi bir yerde uzun sure boyle seyleri gormeyince birden insana carpiyor iste. Bu sehirdeki hizli nufus gocunun  heryerde oldugu gib ekonomik nedenden , son yillarda ardi ardina ve gunlerce suren, yasanan cetin kislar, ornegin 2001 kisinda   -57 C dusen hava sartlari herkesin  surulerini kaybetmesine ulke topraklarindaki  hayvanciligin ucte birinin acliktan soguktan olmesine neden olmus  bu insanlari caresizlik icinde birakip cok tek tuk sayidaki sehir  veya kasabalara goce suruklemis. Ulke halkinin yarisindan cogu ger – tek odadan ibaret hayvan yununden yapilan kece cadirlarinda  yasiyor  bu cadirlarin ici yanan sobanin sicakligiyla bu ulkedeki soguklara en iyi care. Ancak surun yoksa bozkirlardaki tek yakit hayvanin tezegide yok.
Baskent  Rus doneminde yapilan kutu gibi beton apartmanlarla dolu  2 veya 3 odadan ibaret minik dailerinde yasaniyor. Karsilastirma yapmam gerkirse iyi bir daire degilse ki bunlar az sayida ger cadirinda  yasam cok daha iyi
 Ulanbator termik santrali sehrin yabibasinda,  tuten koca bacalari,  gerlerden cikan soba dumani ve trafigin egzosuyla  hava kirliligi olan bir kent, bana   80 li yillarin  Istanbulun,   yogun kirliligini , komur kokusunu hatirlatti. Dunyanin en soguk baskenti diyorlar bu kentte evet dogrudur buna ragmen gittiginiz tum ic mekanlar sicacik, tum sehir merkezi isitma sisteminde,  ulkenin komur rezervi oldukca cok zaten,  uzun yillar hic bir sıkıntıları olmayacaga benziyor. Ancak zaman zaman gelen talebe yetmeyen elektrik kesintileri de olmuyor degil.

 Bu sehirde  turistlerin aradigi bircok modern yeme icme mekanlari var, yasayan calisan  yabanci uyruklular da. Yuruyerek tamamlayabileceginiz sehir merkezinde 6 tane irish pub in olmasi gibi... buna benzer mekanlari daha cok genc yerli  sofistike bayan -erkek mogollularla dolu gordum, Ozellikle  sehirli bayanlarin cok bakimli ve ustune basarak ama yanlis  ima vermeden  soyleyerek, cok guzel olduklarini soyleyecegim bunu tanistigim  tum mogol bayanlarada soylemekten kendimi alamadim, bir aksam mogol ve farkli ulke gezginleri ile bir barda bulustugumuzda simdiye kadar  gordugum en guzel yuzlu bayani gordum ve kendisine ne kadar guzel oldugunuda soyledim. Guzelligi kadar da mutaviziydi.

  Ilk gunlerimde  bu sehirde iken --kadinin adi var--- cumlesi kafamda cinladi durdu, ilk sehir  gunumden sonra aksam  bindigim taksi soforu bayandi, daha sonra gobi colunde olsun orta bolumde veya taa  kuzeyde khathal da donmus golun eteginde olsun nereye  gidersem gideyim sehir, bozkir, ovalar neresi olursa olsun--- bu ulkede kadinin adi var---sesini hep cinlattigim anlara sahit oldum ve inanin hic ummadigim bu kulturel olgularina hayranlikla bas egip selam verdim.

 Kadin apartman iskelelerinde  boyaci, kadin taksi soforu, kadin petrol istasyonunda size benzin veren, kadin restorantlarda size yemek pisiren, kadin size  servis yapan garson, kadin en sofistike barlarda size icki sunan, kadin pazarci, kadin kaldiginiz pansiyonlarin patronu, kadin ofislerin en caliskanlari, kadin gobide deveyi sagan, kadin supermarketlerde calisan, kadin cocuguna ingilizce ogreten, kadin ger cadirinda kocasina cocugun altina bak diyebilen, kadin evde tek ehliyeti olabilen, kadin kaldigim ev-pansiyonunda tek ingilizce bilen , kadin kasap, kadin minubus muavini, kadin muzelerde calisan ,,,vs diye cok uzun gidiyor. Son 15 yilin ekonomik zorluklariyla kadinin her is sektorunde calismasi gerekmis deniyor ancak bozkirlardaki kadin yerinin de cok onemi oldugunu gorunce bunun temelde var oldugunu sezinliyorum
  Mogol yemekleri  et ve hamur agirliklidir bikarsaniz cesit de var cin, japon, cek, kore, fransiz,irish, batili hamburger pizza- fast food vs   (mcdonald yok , Yuppiii diyorum) konaklamalar baska ulkelere gore cok  degil ama gelen turiste yanit verecek sekilde. Mogolistana gidenlerde kalacak yer konusunda 5 yildizli yerleri aramayan kisiler olmali zaten. Bu cesitlilik sadece sehirde gecerli kirsal bolgelere acilinca bulundugunuz yerde ne piserse veya kaldiginiz gerdeki aile ne pisirirse onu yemeye hazir olun ne piserse pissin kesinlikle yuzde yuz organik ve  sade . Organik konusuna bozkirlara acildigim anlari anlatirken tekrar deginecegim.

  Sehrin candamar noktasi Sukbaatar meydani  bu genis meydanda  parlemento binasi  oldukca gorkemli gorunuyor hemen onunde meydanin ortasinda 1921 de ulkeyi devrime tasiyan Cinlilerden egemenliklerini kazandiran Damdin Sukhbaatar in heykeli var.  Bolor kardesim –*bu bizim Ataturkumuz  dur* demisti. Parlemanto binasina tirmanan basamak basinda kara bir goruntude gucunu kuvvetini gosterircesine oturtulmus,  milyonlar harcanarak yapilmis gorkemli Timucin Cengiz Kaan Bronz heykeli gelip gecene bakarak iste bunlar benim torunlarim dercesine meydanin , ulkenin gururu ve adeta gucun kuvvetin  sembolu. Tarihte  de yazar Cengiz Kaan ve Imparatorlugunun topraklari bugune kadar gelmis gecmis en buyuk ve kuvvetli imparatorluktu. Ulkede adi en cok kullanilan imparator heryerde adiyla  isimlendirilen yerler var havaalanindan tutunda  tisortlere hediyelik esyalara  biraya votkaya restoranta alisveris dukkanlari adina kadar Cengiz Kaan ismi marka. Bugun onun dogup buyudugu  bati bolgesindeki  Khenti hala Mogol topraklari  icinde.

 Sehirde gezdigim muzeleri, manastirlari ,pazarini, cocuk yurduna ve şaman bir bayani ziyaretimi , yine seyahat sonunda dondugugum baskentteki son 3 gunumu  konulariyla alakali ayri bolumlerde anlatacagim.

 Uc gunden sonra asil gitme nedenlerimden olan orta Mogolistan bozkirlari, yorukler ve gobi colu icin yolculuk hazirliklarina basladigimda  bozkirlara ulasmanin bir tekerlek izleginden ibaret oldugunu, bu bozkirlara ancak ozel tasitlarla  yonu yolu bilenle gidilebilecegini,  kislari ancak birkac turist toplanip organize olarak yapabilecegimizi ogrendim,  kisin turist azligi nedeniyle iki ayri guesthouse da  kalan kisilerle birlesdik ilk 3 gun icin 5 kisi geri kalan gezi icin 3 kisilik bir ekip olusturduk istegimize gore bir rota hazirladik rus tipi taka bir van , sofor ve rehberle   12 gunluk guney gobi ye kadar inen cember bir geziyi planladik. Devami yakinda..... Gobi ye gidiyoruz

Katmandu'nun Büyüsü

     Ocak 2006


İlkokul donemimde istanbul un mahallerinde kosup oynarken, dar geldi o sokaklar bana, agaclar arasinda kosmak, cayirlara yatmak, dalindan meyve koparmak, evimin penceresinden baktigimda ufuklarin kosamayacagim kadar uzak olmasi, bu uzaklara gitme hevesi baslamisti, ve ben o yasta nasil olduysa annemi babami butun imkansizliklarina ragmen ikna ederek beni her yaz tatilinde bababannemin yaninana 20 saat suren otobus yolculugu ile varilan iki aylik bir kesfe donusturmustum, tum bayirlar bahceler tepeler benimdi tipki tum dunyanin benim sizin oldugu gibihayat yolculugunda gunleri aylari yillari geride biraktigim kocaman bir insansin artik dedigim bir an yine boyle bir duyguyla asya topraklarindaki yuce Himalaya daglarin eteginde hep merak ettigim gormedigim topraklar cagirdi beni, karar yolun yarisi derler iste yarisi cebimdeydi yolculuk hazirliklarini o karar sevkiyle aylar oncesi tamamladim , gunlerce ara ara elimdeki bilete bakip sevinmeler, gezi kitaplarini ismarlamalar gitmeden bu topraklari arastirmalar, tam olarak ne yasayacagimi ne hissedecegimi bilmeden uzerine gidip, bulmak uzerine dusunmelerle gecti gunler..Bu nasil bir duyguydu beni costuran sevindirik cocuklar gibi --yeni topraklara gidiyorum, kipir kipirim, diye bagirtan bir duygu.. Yola cikma ani gelip sirtima cantami aldigimda bir serce kadar hafiftim ucabilirdim artik ..

Katmandu nun esrarengizligi, buyusu uzerine Benim bu topraklara ilk adim atma tarihim 11 ocak 2006, Ulkedeki krallik yonetimine son verilmesinden yana halkin artik, - yeter!! dedigi, grevlerle, blok etmelerle sokaga dokuldugu, 2 hafta icinde 20 kisinin vuruldugu, iktidarin devrilmesine ramak kaldigi tarihlerdi. Bu beni rahatsiz etmiyordu, ulkemdede boyle ortamlarda buyumemismiydim, dunyanin her yerinde durum buna benzer degil miydi?, bunu dusunerek endiselenseydim evimden disari cikmamam gerekirdi

O ocak sabahi ilik puslu Katmandu hava limani cikisinda hayatimda gordugum en genc taksi soforuylu sehre varmada buluverdim kendimi. Ilk iki gun icin rezervasyon yaptigim otel bana 16 yaslarinda bir taksi soforu gondermisti, -varsin genc olsun, asya insanlari yasam zorluklarindan hayata erken atilir, bu sokaklari bu trafigi bu sehri benden daha iyi biliyor, bir de muthis bir gulumseme sunup, esyami yuklerken merakla adimi, nerden geldigimi soruyor,icten bir evsahipligi yapiyor, hemen bir cirpida sehir hakkinda bir iki bilgi veriyor, ne sicak hosuma gitti, Tek sorun bu soforunde eli herkes gibi kornaya basma refleksine sartlanmis. Hic durmadan Dat dat dat gidiyoruz Alandan otele 20 dk suren yolculukta penceremden izliyorum, ilk goruntu sokaklar caddeler insan seli, yuzlerce motor, minik taksiler dolu. oldum olasi otolarin marka ve modellerini bilmem ama bunlar artik hurdaya gitme zamani gecmis cinslerden, ozel tasit pek gorunmuyor , ufledikleri kapkara egzos dumanlari, bas bas bagiran kornalar, trafigin gurultusu, arkasina onune bakmadan ilerleyen yayalar yollara dokulmus seyyarlar kose diplerinde oturan dilenciler, sirtinda uyuyan bebegi ellerinde incik boncuk satan anneler, trafikle ic ice, hayretler icinde nasil gectigimize herkesin nasil ilerleyebildigine aklim ermiyor, agir agir ilerliyoruz, kimsede birbirine kizmiyor bagirmiyor kufur etmiyor, sadece surekli klaksona basiyor. Kirli havadan sakinanlar solunumlarini biraz olsun hafifletmek icin agiz ve burunularina maske takmis acaba kulaklik takan var mi diye bakiyorum ama yok tabiya klaksonlari duymadan nasil ilerler bu kalabalik!Bu karmasa, hava kirliligi haric, beni rahatsiz etmiyor,nedenini anlamak icin onumde gunler var sozlerini kendi kendime mirildaniyorum.

Konaklayacagim yere yaklastikca sokaklardaki kalabalik daha da artiyorturistlerin mutlak ugrak yeri Thamel in arka taraflarinda son dar toprak varos sokaklardan gecerken cocuklar taksiye dokunuyor el salliyor sebeklik yapiyor, Teyzeler anneler acik kapilarin onunde bulasik yikiyor, evlerinden sokaga sizan fakir goruntu acimali bir tebessumle icimi sariyor. Otel resepsiyona varis ve ilk nameste, bu sozu 3 haftalik seyahatim boyunca o kadar cok duyacagim ki sasarsiniz, ellerinizi avuc iclerinden birlestirip cene altiniza dogru dik tutup gogsunuze yaklastirilarak, hafif bir bas egme ile herkese sunuluyor, hem merhaba hem nasilsiniz yerine kullanilan simsicak bir soz .Otel kapisindan girer girmez minik hindu sunak turuncu taze ciceklerle donanmis, Resepsiyonda agir bir tutsu kokusu var, bir an once formalite kayitlarin bitmesini, katmandu sokaklarina cikip kalabaliga karismak istiyorum Odama cikiyorum yol gosteren otel calisani basamaklardan cikarken onden duzgun ingilizcesiyle mirildaniyor -en ust kattasiniz manzarasi, en guzel oda diyor, Bu minik esmer adam bir satonun kulesine cikar gibi anlatiyor, terasa cikiyorum sis mi hava kirliligimi tam anliyamiyorum , daginik goruntulu tika basa sehrin ustunde cikan bir ugultu ve derme catma binalarin ustu, dag goremiyorum -galiba yanlis anladim gibi seyler geciyor kafamdan, sonra ogreniyorumki sis ve hava kirliligi bazen oglen saatlerine kadar tum sehri etkisinde tutuyor sehrin bulundugu vadiyi cevreleyen daglari oglen siralari net gormeye basliyorsunuz. Esyalari atip bir harita ile taksinin beni getirdigi yolu takip ederek kendimi turistik thamel in dar sokaklarinda cingil cingil hediyelik esya dukkanlari renkli pasminalar ,her turlu muzigin caldigi cd ciler, cafeler,kitapcilar, barlar restorantlarin tutsulu kapilarindan gelen nameste selamina yanit vererek riksalarin ,kalabaligin icinden geciyorum .Ilk anlar dar sokaklardaki tikis tikis binalar ustume gelir gibi oluyor malum son 22 yildir sehirde yasayan biri degilim . Kalabalik, ... hic bir seyin atilmadigi ivir zivir esyalarla dolu fakir bir eve girmis hissine kapiliyorum. Tekerlekli bisiklet taksicilerden -riksalardan ardi ardina tapinaklara goturme tekliflerine-- hayir bi dakka, bi bakayim etrafima, bana zaman verin demeden diyemeden kendimi prenses gibi arka koltuga ativerdim, siska bacaklariyla beni ceken riksaci kalabaligi bole bole marifetli manevralarla geciyor,bu eski merkez sokaklari o zamanin kalabaligina gore yapilmis eskiden sadece atlarla el arabalariyla gecilen bu dar sokaklar bugunku kalabaliga yetmiyor kaldirim yok tasitlar riksalar ve halkla dopdolu bir sele kapilmis gibi ilerliyorsunuz. Icimdeki merak ve heyecanin yuzume verdigi tebessumden emin durbar meydanina gidiyorum sehrin can damarina. Eski sarayin oldugu meydan, anlamida saray. Aman allahim goruntusuyle panayir gibi bir yer . Kucuk meydanda ve acilan kollarinda 50 yi askin tapinak , insan hayvan karisimi tanri tanrica figurleri, onlerinde dua edenler , yuksek stupalarin eteklerinde oturanlar, sunak saticilari, yerlere acilmis kadife cicekcileri, yanan kandiller her kosede.Havada baharat tutsu toz mumlardan gelen yanik yag kokusu karisimini soluyorsunuz. Turistik saticilardan cok gunluk ibadetlerine hitap eden sunak yemek,mum cicekci koylulerin getirdikleri taze sebze ve meyvecilerle dolu. Tapinaklarin basamaklarinda kis gunesi altinda sekerleme yapanlar, dar sokaklardan gunes gormeyen evleriden getirdikleri islak camasirlari tapinaklarin gunese bakan basamaklarina serenler, simsiyah uzun sacli kadinlarin oturmus gunluk dedikodulari onlarin yaninda oynayan cocuklari… inanilmaz karma bir goruntu. Bu goruntuyu izleyen her seyi fotografliyan no thank you diyen turistler, dilencileri, copleri karistiran maymunlari kopekleri de unutmamaliyim. Gunumu bu meydanda oturup seyrederek gecirmek istiyorum . O kadar cok sey varki ! eskici dukkanina girmisde tum aradiklarimi bir kutunun icinde bulmus gibiyim. Sabah, sisini ilik kis gunesine devrettigi oglen saatlerinde bir stupanin basamaginda oturdugumda meydandaki gencler bana rehberlik yapmak istiyor sirayla hepsine hayir diyorum bu kezde gozlerimin icine bakarak futursuzca -has, maruana istermisin? diyorlar kibarca yok kardesim istemiyorum diye diye artik meydandaki tum rehber bozuntulari beni rahatsiz etmekten vazgeciyor. bunlar haric etrafimdaki goruntuler bana mutlak hissedilen, bir sukunet havasi veriyor Boyle bir karmasada sukunet nasil oluyor? anliyamiyorum, Kast sistemi kulturleriyle, Hindularin budistlerin tantrizm ve eski kabilecilerin bir arada bu tapinaklarda kardesce ibadet etmelerinden, cikarttigim - toleransli insanlar galiba, fikrinden mi?, soylenenlere gore toplam 33 milyon tanri tanrica batil ogreti ve hikayeleri putprestliklerini, bugunde dun gibi kabul edip uygulamalari ve reakarnasyona inandiklari icinmi? ibadetlerinin ilahi ugultusu sizi sarmaliyor bir nevi izlemek de terapi yapiyor gibi bir sey .Kaldikca ogreniyorum herkesin kendi yasamiyla, kisiligiyle sectikleri tanrilarini kutsallastirmasi,hergun sunduklari sunaklarla yaptiklari ibadetleri masal nitelikte hikayelere benimsemeleri gunluk hayatlarindaki yasam gucu, temel oge. Bu meydanda en onemli tapinak Kasthamandap, baskente adini veren bu tapinak 12 yuzyildan kalma kat kat acilan uc etek gibi , kiremit catisiyla tamamen sal agacindan yapilma, tanriyi ifade ediyormus , onu renki sarili kadinlarin erkeklerin, yasli genc herkesin mum yakma sirasiyla tikis tikis. Ibadet edenleri izlemek icin bende bir mum alip yakiyorum kimse bir sey demiyor herkes geldigi niyeti gerceklestirmede. Ilginc hikayesi ile bir diger tapinak Kumari Bahal tek yasayan guzellik saflik el degmemis bakire tanricalari Kumari. Yuzyillar once tahtta olan bir krallari cocuk yastaki bir kiza tecavuz ettiginde bu munasabetsiz durumda kiz hayatini kaybetmis, kral bu utanc ve acinin uzerine arinmak niyetiyle olsa gerek, olen kizi tanricalastirmak icin boyle bir gelenek getirmis. Kast sisteminden soylu bir aileden 3 -4 yasindaki kizlar arasindan turlu imtihanlardan gecirilerek seciliyormus. Kasi gozu eli ayagiduzgun, yuzu guzel, boyu posu uygun olmaliymis son olarakda tek basina karanlik bir odada turlu korkunc maskeler takmis kisilerin ugultularla bagirismalarla yaptiklari oldukca urkutucu ayinden tepkisiz ve cesaretle cikmasi gerekiyormus, Dusunebiliyormusunuz? henuz dunyayi, etrafini, neden, nicin diye sorgulayamamis, inanis ve ibadetlerin, tanrinin, tanrilarin ne olduguna anlam verememis, uc yasinda bir cocuk,!!! kafasindan neler gecer bu goruntuler karsisinda? ve nasil duygu tepkisi vermeden durur? Sasilacak bir sey dogrusu. Masallarda kulelere kapatilmis prensesler gibi hizmetlilerce el ustunde tutularak gunlerini geciren, dunyalilara sadece kucuk bir pencereden gunde on dakika bakarak 12- 13 yaslarina kadar boyle buyuyor. Yilda alti kez kutsal gunlerde isil isil kiyafetleriyle tahtlarin uzerinde tasinirak meydanlara cikarilip saatlerce sokaklarda tasindigi gunler halk onu gormek kutsanmak icin hinca hinc sokaklara dokuluyormus . Ben gelmeden kisa bir sure once bu gunlerden biriymis kacirdigim icin cok uzuluyorum . Kumari her gun ogleden sonra detayli oymalarla suslenmis, yasadigi iki katli ahsap tapinagin avlusuna gelenlere kucuk bir pencerenin onunde 10 dk durarak kendini halka gosteriyor,siyah surmeli gozleriyle hic bir duygu ifadesi vermeden orada oturup bakiyor size,, siz ona,,,
Ergenlige erdiklerinde tanricalik bitiyor, evlerine normal hayata donuyorlarmis. Yeniden bir kiz cocugunu secip onu tanrica yapiyorlarmis, tanricalik sona erdiginde kiza ve ailesine varlik veriyorlarmis ama ugursuzluk sayildigi icin bu kizla kimse evlenmiyormus . Benim gordugum Kumari 11 yaslarinda gozukuyordu bu demek oluyorki su siralar baska bir Kumari secilmistir. Gordugunuz uzere o munasabetsiz kral kendi vicdanini kurtaricam diye yine bir suru kiza kiymis... O gunu aksam ayaklar yorulana kadar sokaklari arsinliyorum, evlerin arasindan dar gecitlerden gecerek kesfettigim avlularda yine sunak ve tapinaklar buluyorum .Bu daracacik, etrafi iki uc katli evlerle dolu avlularda pisen yemek kokulari, konusmalar avlularda cinliyor, keske anlasaydim dillerini diyorum . Sokak aralarinda herkesin ortak banyosu olan, cesme baslarinda saclarini yikayan bayanlar, yari ciplak sabunlanan yikanan erkekler, gun bitmeden tamamlamasi gereken cok isi olan annelerin sahip oldugu el cabuklugu ve telasiyla cocuklarini paklayan bayanlar, taslar uzerinde camasir doven kizlar renk renk serilen sariler , kirsal bolgelerden gocle dolan sehrin kolay olmayan gunluk yasamini sokaklara dokuyor,, adeta tasiyor. . Iki gun icinde Monarsinin yikilmasi parlemantar sistemin kurulmasi icin yapilan ayaklanmalar uzerine, Katmandu ve olay cikan bir iki diger sehirde bir kac gunlugune aksam 2100 dan sonra sokaga cikma yasagi ilan edildi,her aksam nepalliler telasla restorant ve barlardan herkesi cikarip kapanma saatinin geldigini soyluyordu, turistler ickilerini yarim birakmak istemiyerek nazlaniyor,agirdan agirdan mekanlari terk ediyordu, geceleri oldukca dolu olan sokaklar, bangir bangir canli muzik yapan barlarin sesleri bir anda kesiliyor, 60 larda baslayan bu gun bile dunyanin her kosesinden gelen cogunlugu orta yasli cicekci hippi turistlerin doldurdugu bu sokaklar birden alisik olmadiklari bosluga donusuyor., askerler sokaklarda nobette, oteline donmede gec kalan ben ve bir iki turiste kibarca hemen otelimize donmemizi soyluyorlar cocuk gibi ozur dileyerek otelin yolunu buluyorum. Aksamlari hafif serin, disarida oturmak mumkun, kaldigim turistikThamel de otele yakin bahce icinde yoresel muzik ve dans gosterisi yapan tek tuk turistin oturdugu bir restorantta, yanan acik bir sominenin basinda sebzeli korili tavugumu yerken devlet ve halk bu kadar cikilmaz bir meselenin icindeyken bile yasamin cok normal devam etmesini izliyorum, Insanlarin yuzunde turistlere sunulan tebessumde bu sorunlari hic okunmuyor, aksine bu guleryuzlu esmer insanlar ulkede bulunan yabancilara teselli niyetiyle aciklamalar yapiyorlar sizin kiliniza bir sey olmaz gibi seyler soyluyorlar icim rahat Politik gerginlikten dolayi ulkeye giren turist sayisi dusmus halk biraz daha bir cikmaza girmis olmanin verdigi endiseyle yinede, bizim getirdigimiz geliri nimetleri olarak bilmenin bilinciyle endiseleri olanlara destek oluyor, samimiyetlerini alabiliyorum. Merkezden uzak olan otelime aksam saatlerinde varos aralardan gitmemek icin-- Hani ne olur ne olmaz halk cikmazda 5 kurusa ihtiyaci olanlar cok,,, 2.gunumun sonunda thamel merkezinde baska bir otele, nepalli bir dukkan sahibinden aldigim tavsiye ile degistiriyorum. Cok da guzel dostluklar kurdugum Mandap otelinde aksamlari yanan sominesinin basindaki yerli ve yabanci kisilerle sicak sohbetlerimi, isletmecisi sevgili Deepack in misafirperligiyle tum ailesiyle bugunde devam eden dostluklar kuruyoruz. Nepale gitmeden once, oralari gezmis bu ulke insanlari ve topraklar uzerine kitap yazmis giyaben tanidigim bir kisi tarafindan bana verilen bir misyonum var . O tarihten 13 yil once ulkemizde Ankarada hekimligi okumus ve calismis olan arkadasina goturecegim supriz irmik, Nepalli bey turk tatlilarini cok severmis .Kendilerine telefon ettigimde esinin mukemmel turkecesiyle konusmamizin ardindan, ertesi gunu kaldigim otele beni ziyarete geldiler, guleryuzlu Songra nin uzerinde oldukca sade yesil tipik hindu sari kiyafeti vardi ve gozluklerinin ardindan boncuk boncuk bakan cok kibar biraz cekingen siyah bir takim elbise giymis Dr Chakra , konustukca dunya tatlisi insanlar,, nezaketlerine hayran kaldim. Hic kaybetmedikleri duzgun turkceleriyle ana dilimden sohbet ediyoruz, getirdigim 4 kg irmik ve ozlemle andiklari topraklardan selam getirme zahmetine katlandigim icin defalarca tesekkur ettiler. Asil bu bahaneyle onlarla tanisma firsati bulan ben tesekkur ediyordum. Otelimizin isletmecisi Deepack ise lobisinde oturan bu kisiyi ve esini gorunce sasirmisti. Meger Dr Chakra ulkenin en iyi ortopedisti ve kralin doctorlugunu yapmis bir kisi imis, bu insanlarla sokaga cikma yasagi saatine kadar ikinci vatani saydiklari Turkiye yi ne kadar ozlediklerini dinliyorum , bende onlara kendi ulkelerinde gitmek istedigim yerleri soyleyince bana kendilerinin bile bu yerlere gitmemis olduklarini buna karsin Turkiyeyi cok severek karis karis gezdiklerini gulerek anlattilar.Bu guzel insanlari daha sonraki yil tekrar gittigimdede gordum her gidisimde elim daha dolu olarak gorecegim, doktor Chakra baklava bekliyor!! Sonralari konustugum her Nepalliden ayni yaniti aldim o gunku krallarini sevmiyorlar halk hala oldurulen eski krali saygiyla ozlemle -o bizden biriydi, diyerek aniyor.Kaldigim otelde aslen Ugandali olan ingilterede yasayan soyledigine gore isini becereksiz ogluna devretmis kendini emekliye ayirmis zengin isadami Sam de seyahatteydi Nepali seviyor ve her yil geliyormus , herkesede isadami oldugunu soylemiyordu, mutevaziligi ile bilinen sevilen her zaman siyah kazak pantalon giyen et yemiyen gercek bir hindu idi, bu dilide iyi konusuyordu, yasam felsefesi iyilik doluydu, merhametli bir yuregi , tadina doyamadigim sohbet ve alayci bir saka tarzi vardi. Aksamlari otel sominesinin basinda sutlu tarcinli masala caylarini yudumlarken oda , sahsen tanimis bir dostu olarak olen kral Brendra hakkinda iyi seyler soyluyordu, olmeden once nepal icin planladiklari yapamadiklari buyuk bir projeden soz etti ,tahtta kiyimdan sonra gecen kardesini ise hic tanimadigini ve tanimak istemedigini ekliyordu.Tum kraliyet fertlerinin 1 haziran 2001 de olduruldugu gun tum ulke goz yasina bogulmus, halk 13 gun yas tutmus, kraliyetin genc prensi Dipendra cinnet gecirerek tum aileyi oldurmus son olarakda kendisini de feda etmis, bu kiyimin esrari bugun hala kafalarda soru isaretleri birakmis. Bu sehrin yuzlerce tapinaklari var elimdeki rehberden gezilecek yerleri 3gun boyunca siraya koyuyorum, tapinaklar olsun olmasin sokaklarda kaybolmak istiyorum.Kokusunu unutmadigim bir yer var, kislari nerdeyse kurumus olan kirli kutsal bagmati nehrinin iki kenarindaki hindu tapinagi Pashupastinath . Burada hindu geleneklerine gore olenleri yakiyor kullerini nehre dokuyorlar nehirde yikanmak hem arinmak hem kutsal bir eylem sayiliyor. Tapinaga ilerlerken goruyorum ayni zamanda nehir kenarindaki varos evlerin camasirlarini bulasiklarini yikadiklari bir yer de , Olu kulleri karismis suda herkes hersey birbirine karisiyor. Tapinaga yaklastikca henuz tutusturulmus bir olunun yukselen dumanlarini goruyorum, nehrin kenarinda beton sutunun uzerinde cali odun saman ustunde beyaza sarilmis bir cenaze yaniyor koku pek hos degil etrafindaki yakinlari aglamiyor sakin sakin yani basinda duruyorlar saygisizlik yapmamak icin kopruden nehrin karsisina gecip tapinagin nehre inen yuksek basamagin birinde bir sure bu dunyadan gocup giden kisinin tuten son dumanlarini seyrediyorum. Olenin, olumun huznu sardi bedenimi, Kimbilir nasil bir insandi?Ailesi, sevdikleri, yaptiklari, umutlari uzuntusu, nesesi,basarisi, mucadelesiyle bizim gibi bir insandi iste.. her seyi geride birakip kul oldu . Kaybettigim guzel insanlar geldi aklima, erken gocup giden annemi babami ozledim birden. Yillar ne cabuk gecmisti, babam oldugunde cocuktum, kizimin yasindaydim, annem oldugunde genc kizdim….kizlarimi hic gormediler-Ayy Huzun basti! Bogazim dugumlendi ,kalkmaliyim bu basamaklardan. Uc ayri yakilma bolumu var kast sistemine gore siralanmis kraliyete zenginlere ve fakirlere ait olanlar -bu dunyada hic kimse olurken bile esit degilmi? sorusunu tekrarlamadan duramiyorum , Tapinaga hindu olmayanlar giremiyor bu goruntuyu fotografliyorum evime dondugumde bu kareye bakanlar biraz tiksiniyor bense sesimi cikartmiyorum. Belkide Katmanduyu katmandu yapan olulerin geride kalanlara sinen bu duman kokularidir. Bu sehirde Budistlerin iki onemli tapinaklari var, biri 14.yuzyil tarihli Bodhnath eski sehir merkezinden uzakta, kalabalik bir caddeden giriliyor, buyuk bir avluya acilan giris kapisinin kenari hediyelik esya ve dua bayraklariyla, ana tantralari olan om mani pad me hum yazan ipekli kumaslarla donanmis. Kapidan girerken tam karsimda ortada kocaman yuvarlak bir kubbe uzerinde budhanin basi her yone bakan gozleri , tepesinden butun uclara gerilmis ucusan renkli dua bayraklari,, kubbenin etrafinda donen parke tas doseli sokakta, saat yonunde ellerinde cark dondurerek tantralarini mirildayan halk, bir kac dar gecitlerle acilmis aralar, iki uc katli catili evlerle birbirine kenetlenmis binalar bir kale bekcileri gibi bu kubbenin etrafina siralanmis, Binalarin giris katlarinin hemen hemen tumu tibetlilerce isletilen bir kac metrekarelik dukkanlari hediyelik esya, kumas, dua bayraklariyla dolu.Herkes gibi ayni yonde yuruyerek kubbenin ana girisine geliyorum tek tarafi acik odaya ,giren cikan ayni seyi om mani padme hum mirildanarak giriyor, cikiyor . Bes insan boyunda kirmizi zemin uzerine altin sarisi dualari ve suslemeleri islenmis bir budist carki sanat eseri gibi suslemelerine dokunuyorum dondurmeyi deniyorumda, agir carki dondurmek biraz guc istiyor.Bu odadan cikip kubbenin orta bolume cikiyor ruzgarda ucusan dua bayraklarinin golgesinde stupanin etrafini donuyorum ,bulundugum yukseklikten asagida cember gibi donen sokaktaki kalabaliktan gelen ugultu ve muzik dukkanindan yukselen ayni tantra ommanipadmehum ezan vakti cami avlusunda , ayin vakti kilise kapisindaki can sesi gibi cinliyor ayni hissi veriyor.Bu ses,saatler sonra bile, kafamda tekrar eden bir ezgiye donusuyor.Tapinagin cevresinde yasayanlarin cogunlugu siyasi degisimden kacan multeci Tibetliler. Kurduklari manastirlar, getirdikleri kulturleri, konustuklari dil ,kiyafet orgulu tasli saclariyla hemen dikkati ceken bu insanlar burada kucuk bir Tibet semti yapmislar.Bugun bile degisimden memnun olmayanlarin tibet ile nepal arasindaki cefali kacislari devam etmekte . Bir diger onemli budist tapinak mutlaka birkac kez soluklanarak yuzlerce basamaklarla cikilabilinen sehrin ortasindaki en yuksek tepedeki Swayambhunath- monkey temple. maymun tapinagi.neden bu isim derseniz maymunlar tapinagin carklarinda duvarlarinda basamaklarinda evleri gibi geziyorlar da ondan!Ilk basamaklari cikinca sizi Kirmizi budha heykelleri karsiliyor sonrasi basamaklar boyunca kenara serili nepalli ve tibetli seyyar saticilar , tezgahi kurmus Tibet kilimi dokuyan kadinlar bile var. Tepenin etegindeki yesil alandan gelen sakince etrafi seyreden, bebeginin bitlerini ayiklayan,emziren-bir muz versede yesem bakisli maymunlar esliginde yuzlerce basamakla tepeye yorgun argin variyorsunuz. Yasayan her sey kutsal oldugundan ve her hayvanin reakarnosyon degeri veya tapinmada yeri oldugu icin bu hayvanlar da dokunulmaz.
Basamaklari bitirip tapinak avlusuna ciktiginiz an tam karsinizda Budhanin gozleri size bakiyor. Kucuk meydanin etrafi carklarla donanmis ustlerinde o tarafa bu tarafa ziplayan maymunlar var, meydanin etrafi bir metre duvarla kaplanmis tum sehre tepeden bakan bir teras gibi Bu karmasa kenti izleyen koruyan kutsayan bekci gibi .Eteginde ki agacli yesil alanda maymunlarin kartallarin evi.Avluyu dolaniyorum kosede yari ciplak omuzlu kirmizi sarma kiyafetli bir budist yine ayni tantrayi mirildaniyor, biri sokak kopegi ve dort yavrusuna yere serdigi gazete ustunde yemek veriyor, hediyelik esya dukkanlarinin oldugu tarafta ilginc ve korkunc maskeler siralanmis, bunlari gecerken kuruyan damagimi islatmak icin tek gordugum kafeye giriyorum ,balkonunda yudumladigim ananas suyu ile sehri dinliyorum.Bu tepeden tum sehre sarilmak istiyorum.Karma inanisi, fakirligi, sokaklari tasiran kalabaligi, gulen gozlu insanlariyla bu sehri hemen anlamak kolay degil aslinda , kesfedecek cok sey var bu merak bende bu sehre karsi hayranlik uyandiriyor, anlatacak hikayeleri o kadar cok gorunuyor ki bitmez gibi..Bu yuzden Katmanduya yureginizi acip gitmeniz gerekir.
Bir kac gunden sonra bogazimi kesen , cigerlerimi dolduran kirli havayi atip temiz hava, doga ile doldurmak gozumun tozunu Himalaya daglariyla silmek icin Annapurna Bolgesine bir haftalik yuruyus yapmak icin gerekli izin ve yolculuguma bir rehber ve tasici bularak hazirlaniyorum.Bu bes gun icinde tanistigim amerikali bir sefe vermis oldugum soz uzerine,yuruyus sonrasi calistigi sofistike restorant olan 1905 de bir aksam konuk sef olarak turk yemekleri yapacacagim! neler mi yaptim dondukten sonra anlatirim
Biliyorumki bu sehre dondugumde gozumden kacirdigim, bakarken gormemis oldugum yuzlerce sey beni bekliyor olacak.
kelebek
Mel Ozsimsek
Bu yazimi sevgili Sedadi ye ithaf ediyorum